Bir “House M.D.” Uyarlaması Olarak Behzat Ç.

Daha Behzat Ç.‘yi ilk gördüğüm anda verdiğim tepkilerin birincisiydi bu; “bu adam Gregory House“. Yani onun aynısı en azından.

Haftalar ilerledikçe, önce ben dizinin giderek hayranı oldum, sonra da daha az önce dem vurduğum bu benzerliği iyice fark eder hale geldim. Hatta sanırım, -en son söylemem gereken şeyi şimdi söylüyorum ama- bu diziyi de en çok bu yüzden sevdim, seviyorum.

Her bölüm daha da gözüme batan bu benzerlikler o kadar arttı ki, artık benzerlik kavramını da aştı. O yüzden “uyarlama” ismini taktım, yoksa bu uzun yazının alıntılar ya da esinlenmeler adına herhangi bir amacı ya da ithamı yoktur. Biz ikisini de seviyoruz. Gerçi tüm bu Behzat külliyatını yaratan adam olan Emrah Serbes‘in de ne denli bir House izleyicisi olduğunu bilmiyorum. Yaaaani.

Neyse efendim, dört ana başlık altında toplayacağım benzerlikleri. Ana hikaye, karakterler, ayrıntılar ve vakalar. Dediğim gibi, lafı iyice uzatmak ve detaylandırmak amacındayım, dolayısıyla, hemen başlayalım. Ha bir de, olayın ruhuna uygun olması açısından, yoksa başka hiçbir nedeni yok, gelecek satırlar argo içerebilir, uyarmadı demeyin.

Ana Hikaye

Malumunuz, elimizde bir başkomiser var. Bir de ekip. Bu ekip ile birlikte, içinden çıkılmaz vakaları çözüyorlar, suçluyu buluyorlar. Lâkin başkomiserimiz biraz, nasıl diyeyim, çatlak. Normal polislere benzemiyor, otoriteyi siklemiyor. Kafasının estiğini yapıyor her zaman, saç sakal kıyafet bakmıyor. Görev hatta direksiyon başında alkollü geziyor.

Tüm bunlar, House dizisine ve Greg’e alışkın bünyeler için hiç yabancı değil efendim. Tabii burada, House’un da aslında bir Sherlock Holmes uyarlaması olduğunu hatırlatalım, yani herhangi bir polisiyenin House’u andırması son derece normal. Bunun farkındayım. Ama bu benzerliği “herhangi”den öteye götüren şeyler var, güzel detaylar. Onlar da sıralanacak zaten..

Devam edelim. Başkomiserimizin geçmişinde, onu şimdi çok derinden etkileyen büyük bir olay var, ve bu tüm hayatını kökünden etkilemiş durumda. Ayrıca komiserimizin çevresindeki tüm kadınlar, amirler ve suçlularla sorunları var. Aslında herkesle var, ve öyle görünmese de, başkomiserimiz, son derece yalnız bir adam.

Yani elimizde, iki adet, neredeyse tıpatıp ana hikaye var. Birisi ölümler, birisi yaşamlar üzerine. Aslında bu bile aynı şey galiba.

Karakterler

Dediklerimizi daha da detaylandıracak şeyler karakterlerde gizli aslında. Şimdi iki dizideki karakterleri de tek tek karşılaştıralım, benzerliklerini ortaya bir bir dökelim.

Behzat Ç. & Gregory House: Az önce yukarıda da bahsettik aslında, tekrar burada uzatmayayım bu ikisinin aynı yönlerini. Özetleyelim biraz; aksi, asi, huysuz, yalnız, antisosyal; fakat son derece zeki, mesleğinde harika, kesinlikle karizmatik, hazırcevap (birisi lafta, birisi yumrukta) iki kişi. İki baş karakter, iki dizi.

Savcı Esra & Lisa Cuddy: İşte en sevdiğim karşılaştırma bu. O kadar benzerler ki, hem statü hem de özel yaşam bakımından.. Birincisi, ikisi de başkarakterlerimize sözünü geçirebilen yegâne kadınlar. İkisi de mevki olarak üstünler, hesap soruyorlar. İkisi de karakterlerimizle son derece takışık, bir dargın bir barışık vaziyetteler. Hatta ikisi de acayip benzer giyiniyorlar neredeyse. Üstelik House’un son sezonundaki birliktelik gibi bir ihtimal de var Behzat cephesinde de.. (Ama bu bence olmayacak, çünkü Behzat da reddedilmiş bir Türk erkeği olarak reddedenden vazgeçemeyecek.. Kısmet..)

Bahar & Stacy Warner: Bahar, Behzat’ın kendi deyimiyle, hayatta aşık olduğu tek kadın. Geçmişten gelen bir köz. Ondan bir türlü vazgeçemiyor. House’un ise Cuddy’den önce -ki bu dipnot burada şart, tüm bu karşılaştırmalar, Behzat Ç. ile House’un aşağı yukarı ilk üç sezonu arasında oluyor- gerçek anlamda ilişki yaşadığı tek kadın. Belki karakter olarak çok benzemiyorlar ama, genel bir benzer yapıları var, kabul edelim. En azından iki çift de, ilişkilerini yürütemedi/yürütemiyorlar.

Şevket Ç. & James Wilson: Sanırım bunları da, Behzat’ın ve House’un hayatlarındaki tek erkek dominant figür olarak tanımlamak oldukça mümkün. İkisi de ellerinden geldiğince azar çekip, yeri geldiğinde de sarılıyorlar. İkisi de her şeyi, karakterlerimizin iyiliği için istiyorlar. Zaten Wilson da, House’un kardeşi gibi oldu artık, yani Şevket’ten aşağı kalır yanı yok. Hatta bu benzerlik artık o kadar ayyuka çıktı ki, son bölümde Behzat, cinayeti Şevket’in verdiği fikirle aniden çözdü. Tıpkı House gibi.

Behzat’ın Ekibi & House’un Ekibi: Şimdi, beni en çok zorlayan kısma geldik.. Her ne kadar iki tarafında ekibinin olması bile bir benzerlik olsa da, birebir eşleme konusu tam tutmuyor. Ama o kadar olur diye düşünüyorum. Yine de oturanlar var. Mesela Eda ile Allison Cameron çok benzer yollardan geçiyorlar, kendisini kanıtlamaya çalışan iki eleman (Cameron’ın ilk sezonlardaki durumlarını hatırlayın, hatta Behzat’ın da 22. bölümü itibariyle Eda’nın bölüm değiştirmesini hatırlayın. Cuk oturuyor.) E bu durumda da, Selim eş durumundan ister istemez Chase ile örtüşüyor. Zaten o Avustralyalı da biraz avanak. Diğer eşleşmeleri yapmak istemiyorum, çünkü zorlama olacak. Mesela Eric Foremann gibi bir karakter Behzat’ta kesinlikle yok. Ya da Akbaba gibi bir orijinalite House’da mevcut değil. Hayalet de muğlak. Ayrıca “Taub”, “Kutner”, “Thirteen”, “Amber” ve diziye son giren uyuz kız için de eşleştirmelerim yok. Ama dediğim gibi, o kadar olur. Her şey de birebir aynı olamazdı, siz ekip içinde bazı ayarlamalar yaparsınız artık. Önemli olan ekip.

Şule & House’un Garip Ev Arkadaşları: Önce Şule’yi açıklayalım, başlarda bu karakter hoştu. Ama sonra yapmacıklığı sınıra ulaştı. Zaten artık eskiye oranla daha az meydanda. Bunu, evdeki işgali dolayısıyla House’un besledikleriyle eşleştirebildim. Mesela bir dönem, çok başlarda bir faresi vardı House’un, ismi de “Steve McQueen” idi. Sonra kısa bir dönem evinde -mecburen- Alvie ismindeki, tımarhane arkadaşını konuk etmişti. Bir ara köpek beslemişti falan.. İşte Şule de böyle tırt bir karakter zaten, bunlarla rahat uyuşuyor..

Ayrıntılar

Gelelim benzerliklerin daha da can alıcı olmaya başladığı noktaya.. En çok da bu minik ayrıntılar hoşuma gidiyor, hatta şimdi burada hatırlayamadıklarımı da yazsak neler çıkar..

Geçmişler: Berna’nın ölümü ve House’un enfarktüsü. İkisi de iki karakterimizin hayatını kökünden değiştirdi. Söylemeye gerek bile yok artık bunları.. Behzat daha dengesiz hale gelirken, House olduğundan da pislik oldu.

Bağımlılıklar: Bu da mevcut olaylar ardından ayyuka çıkan şeyler. Behzat’ın içki sevdası ile House’un Vicodin’i. Gerçi Behzat normalde de çok içici birisi elbette ama, Berna’nın ölümü ile arttığını biliyoruz.

Aksesuarlar: Silah ile baston. İkisi de elden düşmüyor. Hatta House’un çok zamanlarda bastonunu silah olarak kullandığını gördük, gerek hayali bir tüfek, gerekse güzel bir kafa kırıcı olarak.. Ha bir de, tespih ve lastik top. Düşünürken elden düşmeyen şeyler.. Ayrıca Behzat’ın arabası, House’un da motoru var. Ama bu normal tabi.

Arananlar: İki dizide de ekibimiz olağan şüphelileri arıyor, Behzat Ç.’de gerçekten şüphelileri, House’da ise şüpheli durumdaki hastalıkları, virüsleri..

Hobiler: Gençlerbirliği ve müzik. Behzat futbolsuz, House ise müziksiz, müzik aletsiz yapamaz. Behzat’ın da geçmişte futbol oynamış olduğunu hatırlatınca, işin içine bir de “play” fiilini sokunca, bu benzerlik de kemalpaşa tatlısı üstündeki tahin gibi oluyor.

Soruşturmalar: İki asi ve kural tanımaz adamdan bahsediyoruz, ikisi de soruşturma geçirdi elbet. Behzat işlediği bir cinayetten aklandı (!), House ise vakti zamanında kendisine takan Tritter’dan Cuddy’nin yalancı şahitliği sayesinde kurtuldu. Yaaaa..

Vaka Çözme: Yazı tahtası desem, yeterli olur sanırım. El insaf artık..

Sloganlar: “Her temas iz bırakır” ve “Everybody lies (Herkes yalan söyler)” gibi iki sağlam mottomuz var zaten elimizde, ama bunların dışında da Behzat cephesinden “Saçma sapan konuşma be!”, “Biiiiiiip” ve “Biiiiiiiiiiiiiip” gibi özlü sözler; House cephesinden de “Shut up!” ve “You moron!” gibi cümlelerimiz hep mevcut.

Vakalar

Vakalar, genel olarak benzerlikler taşıyor elbette, zira başta söylediğim “Sherlock Holmes” mevzuu var. Ama yine de asıl suçlunun (hastalığın) en son ana kadar bulunamaması, çoğu zaman en alakasız ya da en zor tahmin edilen semptomun (şahidin) yardımıyla gerçeklerin ortaya çıkması vesaire.. Tüm bunlar zaten biraz da evrensel polisiye senaryosu gerekçeleri nedeniyle benzer durumdalar..

Bir de çekim tekniği ve kurgu kısmı var, onu da bu ana hikaye başlığında konuşabiliriz. Kurgusal olarak gerilimi ve merakı artırıcı teknik elbette ikisinde de mevcut. Ayrıca araya serpiştirilmiş güldürü unsurları da tabii ki yer buluyor. İki dizide de çok başarılı göndermeler hakim, ki aslında bu konuda Behzat Ç. çok daha önde. Özellikle güncel konuları harika işliyorlar. Ama House da gündemi takip ediyor, bunu görebiliyoruz.

– – –

Bunlar benim bulduğum benzerlikler. Aslında daha da çok var, biliyorum. Vakti zamanında, iki diziyi de izlerken birçok detay farketmişimdir, ama not alma huyum olmadığından unutmuşumdur malesef. Sizin de katkılarınız olursa yazın mutlaka.

Ha ayrıca, benzerlikler gibi farklar da yok mu, elbette var.. Ama bu yazı onlar üzerine değil.

Bu kez baştan söylediğim için, rahatlıkla uzattım sözü. Çekincem yok yani.. Son kısmı da, duygusal kelâmlara ayırıyorum.

Tüm bu detaylara destek olurcasına, benim bu iki diziyi sevme nedenlerim de çok benzer. Senelerdir canhıraş bir biçimde House’u izlerken yaşadığım yoğun duygu özdeşleşme idi, kendimi House’la bir tutuyordum resmen. Kendisine kızışı, kendisini sevmeyişi; aslında bir yandan da kendine hayran oluşu, insanlardan nefret edişi.. Hayatın şanssızlıkları karşısındaki çaresizliği, ama yaşadığı her bir olayla daha tecrübelenişi ve olgunlaşışı.. Daha niceleri..

Şimdi Behzat’a bakıyorum da, aynı House’un ilk sezonlarındaki duyguları veriyor bana. Kendimi özdeşleştirecek ve beni duygusallaştıracak yeni birisini buldum yani. House’u sevme nedenlerim hep. House’u ise yine çok seviyorum, ama, eskisi gibi değil artık. Çünkü o değişti, gelişti. Ama biz, muhafazakar seviyoruz hep, biz kimsek..

Yani, efendim, bu yani son yani olsun artık, bu iki dizi o kadar benzer ki bana bu kadar ıvır zıvırı, ayrıntıyı yazdırdı. Ben de bunları yazarak artık her bölüm, “bak, la yine, bak aha aynı” gibi nidalar çıkarmaktan kurtulmuş oldum. Çünkü insan bir şeye taktı mı, takıyor.

Ayrıca şu var ki, her yazının illa ki bir amacı olmaz, bazı yazılar salt yazılmış olmak için yazılmışlardır.. ♣

– – –

Çok Önemli Not: Efendim, ben bu kadar şeyi yazdım buraya, e haliyle Türk de olduğum için aklım sonradan geldi ve biraz araştırdım. La bunu tek farkeden ben değilmişim ya la. Tabi bu durum buraya yazdıklarımı geçersiz kılmaz, her farkeden bu kadar da yazmamış zaten. Ama yine de belirtmek isterim ki, bu yazı zaman olarak bir hayli sürdüğünden ancak yayınlandı. Yani demem odur ki, bunu ilk farkeden benim, ben! Ben farkettim, ben! (Ellerimi masaya vurarak, “En çok bana soracaksınız!” diye haykıran Erol Büyükburç edasıyla söylüyorum bu son cümleyi, ayağınızı denk alın.) Ha bir de, saksı da değilim.

Neyse, geyik bir yana, keyif aldığınızı umuyorum, ben yazarken aldım.

Bir “House M.D.” Uyarlaması Olarak Behzat Ç.” üzerine 9 yorum

  1. Ben de çok keyif aldım. :) Nefis..
    “bak, la yine, bak aha aynı”.. :))

  2. Sadece bir bölüm House izledim (Benim ayıbım.) ve Behzat Ç.’nin de birkaç bölümüne şöyle bir göz atmışlığım var: Diğer karakterler, konu hakkında falan bir şey söyleyemem yani, ama bu Behzat ve House’un nasıl benzer adam oldukları hemen dikkatini çekiyor insanın. Çok takip edilmemiş bile olsa. Türk dizi yapımcılarının bu “Aaa bak şu dizi çok tutmuş hadi hemen saçma sapan uyarlayalım.” demeleri, herkesin de bunun farkında olması, yine de bunu dile getirenin günah keçisi gibi görülmesi.. Ne bileyim. Demeden edemiyorum: Şu sıralar bir Desperate Housewives uyarlaması var ki beni benden alıyor.

    • Aslında tam öyle demek yanlış olur, Behzat Ç. direkt uyarlama değil tabi ki. Bu benzerlikleri yazarken ben Behzat’ı kötülemek amacında da değildim, hatta House’tan çok seviyorum şu anda Behzat Ç.’yi. Benzerlikler işin güzelliği. Sanat eserinde esinlenme, onu da geçtim, ister istemez, bilinçaltına yerleşen fikirler olur. Normaldir. Ama dediğin kısım da doğru, bunları belirtmek de ayıp ya da suç değil ki. Gözlem diye bir şey var.

      Sağol.

  3. behzatı hiç izlemedim. ama çevremde bende dahil bir çok house hayranı var. bunların büyük kısmı da aynı zamanda behzat hayranı. yani demek istediğim takip ettikleri serilerin altında yatan kaynak benzer. buna şuradan vardım. sherlock da bu çemberde ciddi bir yer tutuyor.

    kitap mevzusunda ise, diziye uyarlarken her şey aynı kalmak zorunda değil ve bunu ekrana dökenlerde istediklerini katabilirler esere.

    sonuç olarak zaten ilgimi çeken dizi sayende (house aracılığıyla aslında) listeme girmiş oldu.

    • kesinlikle öyle, zaten (sanırım burada da yazdım, uzun zaman oldu şimdi, anımsayamadım) house aslen sherlock uyarlaması. dolayısıyla evet üçü de bağlı gibi bir şey. house seven birinin behzat’ı da seveceği yüksek ihtimaldir…

Yorum bırakın